Bir de güzel haber, Türk caz dinleyicisinin yakından tanıdığı Spalding 24 Ekim akşamı Cemal Reşit Rey`de olacak. Spalding 53. Grammy ödülllerinde tam 36 yıl aradan sonra ilk kez caz dışı en iyi çıkış yapan sanatçı kategorisinde ödül alan caz müzisyeni olunca bir anda dünya çapında üne sahip oldu ama ondan daha önce, başta caz dünyası olmak üzere geniş müzik çevrelerinde yeterince tanınan, olağanüstü sempatikliği ile çok sevilen bir sanatçıydı. Spalding`e `cazın yeni nesil starı` denmesinin ardında yatan caz müziğin geleneksel ana damarından beslenmekle birlikte Blues`dan Funk müziğe, Hip Hop`tan Pop Fusion`a kadar çok geniş bir perspektifte kendine yeni alan tanımlamaya çalışmasıdır. Bu tarzlara, bir de kendi kökenleri Brazilian ve Afro Cuban tarzlarını da ekleyin, ortaya çok katmanlı eklektik bir müzik çıkar. Bu müziklere caz dünyası uzun yıllardır aşinâ elbette.

1984 yılında Portland`da dünyaya gelen Spalding`i ailesi devletin iyi eğitim veremediğinden yakınarak `home-scholed` tabir edilen evde temel eğitimle yetiştirdi ama onbeş yaşında resmi eğitim sistemine geri dönen genç sanatçı bir kaç yıldır çaldığı kemana okulda ara verip kontrbas çalmaya başladı ve kendi ebatlarına göre hayli cüsseli bu önemli enstrümanı ilk bir kaç ay içinde dinleyenlerin bu çocuk bir dahî dedikleri ölçüde çalmaya başladı. Bir kaç ay sonra yeniden okulu bırakıp bu kez Portland Eyalet Üniersitesi`ne geçtiğinde daha onalatı yaşındaydı, yüksek dereceyle ve sadece üç yılda Boston`un dünyaca ünlü okulu Berkley`de öğretim görevlisi olarak işe alındı ve tüm bunlar sadece altı yıl içinde gerçekleşti. Hemen ardından genç sanatçı Joe Lovano, Patti Austin, Michel Camilo, Charlie Haden, Regina Carter, Pat Metheny ve Dave Samuels gibi büyük isimlerle turnelere çıkmaya başladı ki bu isimler çıktığı konserlerin bir kısmını Türkiye`de de izledik hatırlayacaktır bu satırları okuyan cazseverler.

Aslında, işin bu kısmından sonrasını birçok cazsever zaten eminiz yakından biliyordur ama öne çıkan bir kaç noktayı belirtmekte yarar var. İlk albümü "Junjo"yu 2006 yılında Barselona kökenli bir firmadan çıkartan Spalding iki yıl sonra, 2008`de kendi adıyla yayınladığı albümle hem caz dünyasından çok sayıda olumlu övgü almayı, hem satış listelerinde yetmiş hafta boyunca kalmayı başardı, hatta dahası, aynı yıl en çok satan caz albümleri arasında yer aldı başarılı sanatçı. Kendisini caz dışı çok büyük müzik dünyasına tanıtan esas büyük çıkışını ise 2010 Ağustosunda yayınladığı "Chamber Music Society" isimli albümle yaptı ki bu albüm ona yaklaşık bir yıl içinde 36 yıl sonra caz dünyasına ilk kez gelen "En İyi Çıkış Yapan Genç Sanatçı" Grammy ödülünü kazandıracaktı. Dünyada büyük yankı uyandıran albümde Spalding altı orijinal beste ile üç cover yoruma yer vermişti.

Spalding`in bir diğer özelliği de kendi albümlerinden çok daha fazla sayıda diğer sanatçıların albümlerinde konuk olarak yer alması oldu hep. Sadece çalan değil aynı zamanda söyleyen biriydi, konuk olduğu albümlerde her iki yönüyle yer aldı. Kendi standart grubu olarak diyebileceğimiz davulcu Terri Lyne Carrington ve piyanist Leo Genovese`ye nerdeyse yanında yetiştiği ustası Joe Lovano`yu da ekleyebiliriz ki Lovano`nun da son yıllardaki nerdeyse tüm projelerinde Spalding`i de görürüz. Bu saydığımız ekiple başarılı genç sanatçı "Chamber Music Society"nin ardından bir yıl sonra bu kez sanki albümün devamı fikri takibi gibi anlaşılabilecek olan "Radio Music Society"i yayınladı. Az evvel saydığımız isimlerin yanında bu kez son albümde vokalleriyle Algebra Blesset, Lalah Hathaway, Gretchen Parlato, Leni Stern, Becca Stevens gibi önemli isimler de yer almıştı. Ayrıca, Hip Hop`un ünlü ismi Q-Tip`de albümde iki parçayla performanslara eşlik etti.

Daha henüz 31 yaşında olmasına karşın16 yıllık aktif müzik hayatına aynı yaşta bir başka insanın sığdırması zor başarıları ve hareketliliği yaşayan Spalding artık bir süperstar gibi algılanmasına rağmen o hala özünde aynı ufak tefek sevimli kız ve son İstanbul konserinin ardından tecrübeli caz izleyicisinin konsere işin daha farkında olarak ilgi göstereceğine inanıyoruz.