Enrico Caruso`dan Caza Uzanan Çizgi
Enrico Caruso ölümünün ardından uzun yıllar geçmesine rağmen tüm zamanların en ünlü ve en büyük tenoru kabul edilmektedir.
Enrico Caruso ölümünün ardından uzun yıllar geçmesine rağmen tüm zamanların en ünlü ve en büyük tenoru kabul edilmektedir. Opera tarihinin eşsiz sesi Caruso 1873 yılında Napoli’de dünyaya geldi. Özellikle Güney Avrupa operası ile öylesine bütünleşmiştir ki, bu konuda bir yorumcu örneği daha gösterilemez. Yine bir çok kişi başrolünü Mario Lanza’nın oynadığı ‘‘Büyük Caruso’’ adlı filmini hatırlayacaktır. Kendisinin yıllarca sekreterliğini yapmış olan Bruno Zirato, Caruso’nun ölümünden sonra New York Metropolitan Operası’nda menajerlik görevinin ardından 1927‘de girdiği New York Filarmoni Orkestrası’nda uzun yıllar çalışmış ve yayınladığı anılarında Caruso’nun gösterişli kılıklara ve modaya olan düşkünlüğünü doğrulamaktadır. Zirato, Caruso’nun her gün traş olduğunu, manikür, pedikür yaptırdığını partisyonlarına berber koltuğunda çalıştığını ve bu sırada kendisine bir piyanistin eşlik ettiğini yazmaktadır.
Her ne kadar bir takım kaynaklarda yirmibir çocuğundan onsekizincisi olarak doğmuş gibi gösterilmişse de siz siz olun bu yalana inanmayın derim. Güvenilir kaynaklar yedi kardeşten üçüncüsü olduğunu ileri sürmektedir. Çocukluk yılları yoksullukla geçen Caruso iyi bir öğrenci olmasına karşın, çalışmak zorunda kalması nedeniyle öğrenimini yarıda bırakarak bir dökümhanede çalışmaya başlamış. On yaşında işçi olarak çalışmaya başlaması, örgün öğrenimini yarıda bırakması nedeniyle kilise korosunda aldığı eğitim yegâne sermayesi olmuş. Ancak giderek kilise koro provalarını ihmal etmeye ve en çok keyif aldığı kafelerde ve lokantalarda şarkı söylemesi neredeyse vazgeçemeyeceği bir alışkanlık halini almış. Her ne kadar kilise korosunu daha eğlenceli etkinliklere tercih etmesine karşın kilise onun pürüssüz sesini ve keskin hafızasını ortaya koymasını sağlamıştı. Sekiz sene sonra bariton Eduardo Missiano, Caruso’yu mahalli bir yüzme havuzu kenarında şarkı söylerken dinler ve onu kendi ses eğitmeni Guglielmo Vergine ile tanıştırır. Vergine tenor Caruso’nun sesini ‘‘rüzgârın bacadan gelen’’ sesine benzetmiştir.
Caruso’nun Napolit Cafe tarzından, gösterişli jestlerinden, ham ve kontrolsüz seslendirmesinden hoşlanmamış olsa da Caruso’yu öğrencisi olarak kabul etmiştir. Bu eğitim yanlızca üç sene sürmüş ve resmi müzik eğitimi eksik kalmış. Bu nedenle partisyonları zorlukla okuyabiliyor, ancak müzik kulağı sayesinde eserleri seslendirebiliyormuş. Sahne tecrübelerinden sonra Caruso istikrarlı bir gelişim göstererek şan eğitmeni Vincenzo Lambordo’nun verdiği kısa ve öz eğitimden sonra sesindeki hamlığı atmış ve sesindeki doğal güzellik ortaya çıkmıştır.
Ardından müzik çalışmalarına ağırlık vererek 5 Mart 1895’te Napoli’deki Teatro Nuovo’da "L’amico Fritz (Francesco)" adlı unutulmuş operada başrole çıkmıştır. Bu başrol için aldığı sefalet ücretini, daha sonra o günleri adeta unutacak, dünya sahnelerinde Buenos Aires’de Meksiko’da veya Havana’da bir temsil karşılığında sağladığı kazançlar rekor sayılabilecek düzeylere ulaşacaktı. Enrico Caruso’nun asıl ününe Monte Carlo Operası’ndaki temsilden sonra kavuşmuştur. Müziğe dokuz yaşında kilise korosunda şarkı söyleyerek başlayan Caruso için ünlü orkestra şefi Arturo Toscanini "bu genç Napoli’li böylesine şarkı söylemeye devam ederse, yakında bütün dünya ondan bahsetmeye başlayacak" der. Büyük ününü "olağanüstü" olarak nitelendirilen sesine, çok farklı rolleri başarıyla yorumlayabilmesine ve doğal oyun tarzına borçludur. La traviata, Rigoletto, Aida, Faust operaları ile repertuvarını geliştirmiş, mükemmel sesi, tarzı ile tüm zamanların en iyi tenoru olmuştur.
Büyük bir şarkıcının ne gibi özelliklere sahip olması gerektiğini şöyle açıklamış Caruso: ‘’Geniş bir göğüs, büyük bir ağız, yüzde doksan hafıza, yüzde on zekâ , çok çalışma gücü ve biraz duygu’’ sonra eklemiş: "ben hayatta çok çektim….Acı çekmeyen insan şarkı da söyleyemez..."
1903 yılında New York`a yerleşen Caruso, geniş izleyici kitlesinin hayranlığını kazanmıştı. Carmen operasını Tivoli Opera House’da 1906 San Francisco depreminden hemen önce seslendiren sanatçı, deprem sırasında Palace Hotel`de kalmaktaymış. Deprem sonrası yaşadığı tarvmayla sokaklarda bağıra bağıra aryalar söyleyerek dolaştığı iddia edilir. Caruso her temsilden önce heyecanla kıvranır titreyen ellerle sekreterine tutunur, düşmemeye çalışırmış. Zirato onun sahneye çıkma zamanı yaklaşırken neler yaptığını şöyle anlatıyor; ‘‘bir sigara içer boğazına ilaç püskürtür, birkaç yudum viski alır, dörtte bir elma yer, içleri sıcak tuzlu suyla dolu iki küçük şişeyi sahnede gerektiğinde gizlice gargara yapabilmek için ceplerine koyarmış. Caruso’nun günde iki paket sigara içmesi de şaşırtıcı yönlerinden olmuş..."
Caruso’nun özel hayatını incelediğimizde ise, iki kez evlendiğini, ilk karısı Ada Ciachetti adlı bir İtalyan şarkıcı olduğunu, başka birini seven karısını kendisini terkettiğini, daha sonra sanatçının Amerikalı zengin iş adamının kızı Dorothy Benjamin’le evlendiğini öğrenmekteyiz. Ünlü tenorun en büyük zevklerinden bir tanesi de karikatür yapmakmış. "New York World" dergisi sahibi Joseph Pulitzer her hafta bir karikatür çizmesine karşılık yılda bir milyon USD vereceğini bildirse de Caruso bu teklifi kabul etmez. Karikatürlerini arkadaşı Marziale Sisca’nın New York’ta yayınladığı La Follia adlı italyan dergisine verir. Hem de "arkadaştan para almam" diyerek parasız olarak...
Ünlü tenorun yaşama vedası çok erken olacaktır. Caruso Palyoçalar temsilinden sonra bayılır, doktorlar önce sinir bunalımı, krizi teşhisi koyarlar. Birkaç gün sonra Donizetti’nin aşk iksiri adlı operasından ağzından kan gelir. Noel gecesi Halevy’nin ‘‘Yahudi Kadın’’ adlı operasını sancılarla tamamlayabilmiş, bu kez göğüs zarı iltihabı teşhisi konmuştur.
1921 yılının 2 Ağustos günü 48 yaşında hayat veda etmiş büyük tenor. Müzik dünyasında ilk kayıt yapan isimlerin başında gelen Enrico Caruso son kaydını 47 yaşında yapmış. Olağanüstü bir azimle başlangıçtaki kısıtlı müzik bilgisiyle muhteşem bir şekilde hem kendisini, hem de sesini eğiten örnek bir müzk insanını ölüm çok erken yakalamış. Bugün halâ onun kayıtlarını dinlediğimizde gelmiş geçmiş en büyük tenor olarak anıyoruz kendisini.. Mutlaka günümüz dünyasında muhteşem sesler var. Ancak belli ki büyük tenor Caruso, daha nice seneler sonra pek çok araştırmacının gündemini meşgul edecek..
Son Ekledikleri: Harun Şimşek
Yorum Ekle
Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.