Bir Caz Konseri Kuyruğu...
İnanılması güç gelebilir ama bu bir caz konseri kuyruğudur ve geçen Cuma, Kadıköy Yeldeğirmeni`nde, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası Ömür Göksel konserini izlemek için cazseverler sokakları aşmıştır.
Geçen Cuma (8 Ocak, 2016), TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası`nın Kadıköy`de eski bir kilisenin restorasyonu sonrası konser ve kültür merkezi olarak yeniden faaliyete geçen Yeldeğirmeni Kültür Merkezi`ndeki konserini izlemek için yola çıktım. Türkiye`nin en önemli caz orkestrası TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası`nın geçen yıldan itibaren konser salonlarında, festivallerde hatta sokaklarda konserler vermesini, müzikseverlerle daha sık buluşmasını hem merakla takip ediyorum, hem destekliyorum hem de konserleri izlemeye çalışıyorum. Cuma gecesi konserini de bu heyecanla izlemek için Yeldeğirmeni`nin hâlâ dokusu fazla bozulmamış eski sokaklarında yürürken aklımda erken mi geldim, kapı açılmış mıdır korkusu vardı ama köşeyi döndüğümde gördüğüm ise (bana inanmıyorsanız resimlere inanın :) ) sokağı baştan sona aşan, köşeyi dönerek giden inanılmaz bir kuyruk...
İçeri girip konseri izleyebilecek miyim endişelerimi bir an unutunca bu manzara inanılmaz hoşuma gitti. Bir caz konseri için bunca insanın heyecanla sırasını beklemesi sık rastlanmayacak müthiş bir görüntüydü, üstelik, eski kilise öyle büyük bir kilise de değil, belli ki bu müzikseverlerin bir kısmı konsere giremeyecek ama yine de kimse vazgeçmeden bekliyordu.
TRT`deki sevgili dostlar sayesinde, hem de çok güzel bir yerden konseri izleme şansını buldum. (Bu imkanın bir şans olduğunu ispatlamak için konser öncesi salonun resmini de giriyorum.) Salonu, yerlerde oturanları merakla seyrederken bu coşkulu kalabalığın müzisyenleri de müthiş etkilemiş olacağını tahmin ediyordum ki haklı çıktım. TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası`nın tamamı değil ama önemli bir kısmı konserdeydi. Nihayet anonsla birlikte sahneye bas trombonda Hüseyin Çakır, trompette Sercan Kerpiççiler, alto saksofonda Serdar Barçın, gitarda Cem Tuncer, piyanoda Serkan Özyılmaz, basta Ozan Musluoğlu ve davulda Ferit Odman`dan oluşan kadro çıktığında alkışlar da yükselmeye başlamıştı.
Her konserin müzisyenle izleyiciler arasında ilk dakikalar ısınma dakikalarıdır, karşılıklı tansiyon dengeleri yoklanır, inanın, bu konserde öyle bir şey olmadı, ilk dakikadan itibaren müzisyenler de izleyici de havaya girmişti, hatta izleyici konser başlamadan havaya girmişti...
Açılış parçası olarak "Do You Remember When?"i tercih etmişti orkestra, hemen arkasından Neal Hefti`nin Count Basie orkestrası için yazdığı efsanevi standartlardan "Li`l Darlin`" mid-tempo salona yayılmaya başladığı anda izleyicinin memnuniyeti yorgunluğunu geride bırakmıştı bile. Bu arada, hem trombonda, hem trompette özellikle de kornette Sercan Kerpiççiler`in ismini not alın.
Sıra "Recorda-Me"ye geldiğinde bu kez benim memnuniyetim biraz daha arttı. Joe Henderson`ın on yılları aşan bu nefis bestesi hem bossa nova tadıyla, hem jam`lerin en sevilen parçalarından biri olmakla bilinir ama her şekilde güzeldir. bu parçada Serdar Barçın`ın alto solosuna özel bir not düşmeli, salonu birbirine kattı resmen. Müthişti.
Marvin Gaye`in "Mercy Mercy Me" yorumu, ardından gelen, böyle konserlerin olmazsa olmazı "Watermelon Man"i ve ilk bölümün finali "Speak Low" herkese bu ilk bölüm ayrı bir konser olmalı cümlesini kimbilir kaç kez kurdurttu emin değilim.
Bu noktada, dikkat çekmek istediğim bir husus da cazseverler olarak caz standartlarından oluşan konserleri fazla izleyemiyoruz, gelen yabancı grupların içinde de doğrudan standartlar çalan fazla olmuyor, yerliler daha da az oluyor, keşke diyorum, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası bu konserleri bir misyon haline getirse ve sadece İstanbul`da değil her yerde konser verse. Hem orkestra, hem cazseverler eminim çok mutlu olur ve bu konserlerin daha fazla olmasına ihtiyacımız da var işin doğrusu. Caz genç dinleyiciler tarafından daha çok sevilecekse bu parçaların çalındığı konserler sayeside olacak. Bu konuda çalışmalar yapıldığını biliyorum, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası da daha çok konser vermeye başladı, bu konuda güzel haberler gelecektir, kulağınızı açık tutun lütfen…
Konserin bu kadar ilgi görmesinin bir nedeni de Ömür Göksel`in şarkılarını dinleyecek olmamızdı. Sevgili Ömür abi caz şarkılarına, Tony Bennett`e ve özellikle Sinatra`ya hayrandır, o kuşağın şarkılarını çok sever ve Türkiye`de onun gibi seslendiren de yoktur böyle şarkıları (hatta, Tony Bennett konser için İStanbul`a geldiğinde Ömür abiden Bennett hakkında bilmediğim şeyler öğrenmişim). Popüler müziğimize unutulmaz şarkılar armağan etmiş olsa da son yıllarda nerdeyse sadece caz, latin ve Amerikan Songbook tabir edilen şarkıları söylüyor. Konserin ikinci bölümünde kırmızı gömleği ve kırmızı mendiliyle sahneye çıktığında hem çok şıktı hem de mutlu. Kadıköylü olduğu için Kadıköy`de olmaktan mutluydu, caz söylemekten mutluydu, harika bir orkestra eşlik ettiği için mutluydu.
Bilen bilir, Ömür abi şarkıların arasında anekdotlar anlatmayı sever. Bunu oradakiler takılarak yapar. Müzisyenlere takıldı, şarkıları anlattı, hatta gözünün önünde beni görünce bana bile takıldı, müthiş neşeliydi...
Nerdelse tüm erkek şarkıcılarının seslendirdiği "I Wish You Love" ile başladı, "L.O.V.E" ile devam etti, "What A Difference A Day May"e uzandı ve "When the Saints Go Marching" ile salonu yerinden zıplattı, "Sunny" ve "I Got Rhythm" ile bitirdi diyeceğim ama bitiremedi çünkü sahnede çalanlar arasında olmamalarına rağmen tromboncu Hakan Çimenot ve ardından Emre Kayhan`ın da coşkuyu iyice artırarak sahneye adeta dalıp da "When the Saints Go Marchin"in müthiş melodisi salonu sardığında artık kimse yerinde durmuyordu. Dakikalarca çalındı… Kadıköylüler mutlu, müzisyenler mutlu, herkes mutluydu ve bu konserlerin devam etmesini herkes istiyordu.
Ahmet Demir
Cazseverdir.
Son Ekledikleri: Ahmet Demir
Yorum Ekle
Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.